Bir Mayfest'e daha elveda dediğimiz şu hüzünbaz sevişmelerde yine kendimi ODTÜ'de bulmanın haklı heyecanı (helecanı? hezeyanı? heyelanı?) içindeyken iki üç satır entry gireyim de şu nadide duyguları dokuz takipçimle (ki iki tanesi aynı kişi ama bu küçük detay, kuvvet problemlerinde sürtünme katsayısı hangi rakam olarak alınıyorsa onunla eşdeğer) paylaşarak adeta bir sevgi yumağı, bir paylaşım öbeği, bi Yankı Yazgan'dan hallice Üstün Dökmen'e kırk fırık ekmekçe ambiyanslar oluşturayım dedim.
Benim için 2010 Mayfest:
-Manga'nın gitaristinin ne işe yaradığını yıllar yılı çözememiş olan ben, bu yıl da sorularıma cevap alamamanın hüznüyle çıktım odeondan. Yine de kendisine içindeki ergeni yıllar yılı dünyanın tüm çirkinliklerine karşın böyle mesnetsiz koruduğu, o asabiyetten, o çizgiden, o duruştan yıllar yılı ödün vermediği için de tebrik ettim. İçimden.
-The Company diye bi grup var bizim okulda, Arctic Monkeys çalıyorlar. Onlara kocaman sevgiler öpücüksle kthxbye.
-Kadavra ile Bitter de iyiydi benc. Özellikle Bitter'de Seven Nation Army-Smells Like Teen Spirit geçişi can yaktı, ilgililere duyurulur. Bi de o basçının saçları adeta eski (allam eski diyorum ne kadan mutluyum ne kadan şenim şu anda) Alex Turner saçı, kendisini burdan Hak yolu'na davet ediyoruz. in this case, the berber.
-Öyle alternatif takıldığıma, Nietzsche Ağladığında kitabımın çantama dökülen bira sonucu afetzede olduğuna bakmayın, Murat Boz gerçeğinden haberdarım.
-Üç gün üstüste "ya sucuk ekmek off" diye aşerdim, ağzıma gramını da sokmadım, buna irade densin istiyorum ama bildiğin üşengeçlik. Kendini kandırmak dalında ödülümü vermek üzere sahneye Heidi Montag'i davet ediyorum.
-Bizim okulun bağyanlarının taş olduğunu tescilledim; durumu perfect competition olarak açıkladım ne var ki marginal cost=marginal revenue= price analizini değerlendirirsek piyasaya free entry'm söz konusu bile değil.
-Fortisliler, sevmiyorum sizi. Gidin. Siz kota dolduracaksınız diye bankalara bilgilerimi vermeyeceğim.
-Yüzüm yandı, dirseğim kanadı, ayak parmaklarım şişmiş.
-Bi de içtim çok, o olmadı. Sevmedim kendimi; uygar insanlar gibin iki yudumumu alıp baş dönmesiz istifrasız baş ağrısız bir eğlence tadabilirdim de kendimi kontrol mekanizmamı annemin doğum yaptığı hastahanede düşürmüşler, haylazın biri de almış gitmiş, dememiş ya şunu kayıp eşya dolabına götüreyim, sahibi alsın falan. Öyle sorumsuz, öyle ben-merkezci insanlarmış oradakiler. Dengesiz herifler. Ki çok bekledik onları, ama ne yazık ki benim kafam iyiydi duyamadım kendilerini net. Kusura bakmayın diyorum kendilerine ama Eleanor Rigby coverladıkları gerçeği de listemde sabit.
-Mataramı kaybettim sandımdı Pınar duruma el koymuş, öpüyore kendisini buradan.
-Frizbimi kaybettim ama. :(
(bir smileynin her şeyi anlatması adlı panelimizde son gün eğlencesi onur akın konseri)
-MSSF yolunda düştüğüm durum ise hiç iç açıcı değildi; dost düşmanı iyi belledim oralarda, İbrahim Tatlısesle konuşmuşlar gelsin demiş, yarın da hayırlısıynan kendisinin yanında söz yazarlığına başlıyorum kadrolu. İlk üç ay sigorta yok, sonra duruma göre.
-Bi exchange'in isminin anlamı ayı demekmiş, üzülmedim değil kendisine. Türkiye'de Ad Şöleni ve Asena Gerçeği paneline kendisini ücretsiz davet etmeyi de düşündüm, sonra vazgeçtim versin parasını öyle gelsin nasıl olsa İskandinav, boldur onda mangır.
-Bi de her grup Mayfest programına Blur'den Song 2 ile başlamasın (seni tenzih ederim the Company), tamam insanları gaza getirme ve çalınması kolay olma faktörlerini endekslersek diğer parçalara göre bir adım önde; ama günde 3-4 kez kendisini duymak bende bir Catapult bir Brianstorm bi herhangibirArcticsparçası etkisini maalesef uyandırmamakta.
(Bunu duyan Blur dağılma eşiğinde, Graham Coxon hüngür hüngür)
Öyle işte, bi de geometride çok hamlamışım üzüldüm.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
Malesef ayı demek. Çocuğa ben de acıyorum ama annesi babası koymuş bi kere. Yazık.
ReplyDeleteBu arada pazartesi hatırlat da, Mataranı vereyim:) hem yıkadım da :D
ReplyDelete