Fazil Sag Bastan Say
1. Ben her seyi dinledim. Cop gibi, domuz gibi dinledim. Mustafa Sandal
dinledim. Ricky Martin dinledim. Backstreet Boys dinledim. Metallica
dinledim. Children of Bodom dinledim. Ibrahim Tatlises dinledim. Tarkan
dinledim. Limp Bizkit dinledim. Britney Spears dinledim. Smashing
Pumpkins dinledim. Jay-Z dinledim. Arctic Monkeys dinledim. Radiohead
dinledim. Demet Akalin dinledim. Buena Vista Social Club dinledim. The
Killers dinledim. Hande Yener dinledim. Murat Dalkilic dinledim. Evgeny
Kissin'in Schubert-Lizst cesitlemelerini dinledim. Tchaikovsky'nin Valse
Sentimentale'ini dinledim. Shostakovich'in 15.senfonisini dinledim.
Sila dinledim. Murat Boz dinledim. Muse dinledim. David Guetta dinledim.
Skrillex dinledim. Beatles dinledim. Dinledimogludinledim yani. Eger
"dinlemek" fiilinin ortaya cikisindan once dogsaydim, belki dinlemek
eylemini tanimlamak icin "isil" denecekmiscesine muzik dinledim.
Bu umarsiz bir maymun istahlilik gibi gorunebilir. Balans ayarlariyla
oynanmis bir ruh zevki de olabilir. Ne istedigini bilememenin verdigi
oraya buraya saldirarak icindeki boslugu doldurma amaci da olabilir,
bilemem. Yaptigim, eger konuyla ilgili gorus bildirme luksu ve hakkini
kendimde buluyorsam dogru degerlenildirmek icin bir curriculum vitae
uzatmam.
Dinledim yani. Neyin muzik olup neyin olmadigini ayirt edebilecek denli dinledim. Cikan kismin ozeti budur.
2. Butun bu dinlediklerim arasinda, benim cesaretimi sinayan tek tur klasik muzik oldu.
Kolaya kacmayan; anlamak, duygulanmaktan da ziyade kendi icine donup
neler olup bittigine acik yureklilikle dayanma gucumun seviyesini bana
lamsiz cimsiz gosteren de klasik muzik oldu.
Bu icsel savastan korkup kacmaya calistigim zaman, "aman nolacak
kapatirim bi daha da dinlemem" insiyatifimi elimden alip; bu yolculuga
cikabilme cesaretimle asla ayrilamayacak olma acziyetimi minik bir
Pandora kutusuna koyan da klasik muzik oldu.
Neden mi boyle? Teorilerim var, bana biraz katlaniniz.
Klasik muzik, digerleri gibi insani istedigi yere cekmez. Iletmek
istedigi dusunceyi soz ve tavir kiskacina alarak insanlara empoze etmez.
Onlari ozgur birakir.
Cogu insan da boyle ucsuz bucaksiz ozgurlukle bas edemez; ilginctir ki,
dunya ne kadar sinirsizca sunulursa o kadar icine doner, bireyselligine
tutunur, kendine sahip cikmaya calisir; cunku ozgurluge ancak
yapilabilecek onca seyden birini secememenin kaosunda, her zaman yaninda
olacak olana, kendine siginmakla dayanilir.
Bu kadar ozgur kalip, bu kadar baglaninca icindeki o "sey"e, sorunlar
bas gosterir. Cunku ihmal etmissindir onu, cogu zaman genelgecer
kurallarin gerektirdigi oyunlarda yitirmissindir bir kismini, bir
parcasi sevdiklerinle canlanir sende ruhsuz bir cesetken; bazi taraflari
hakkinda fikrin bile yoktur, hic beklemedigin anlarda bir anda ortaya
cikar, seni kendinden sasirtirlar. Boyle bir "sey"le basettirir seni
klasik muzik.
Iste puzzle der, coz onu. Coz. Cozemezsen bile, bakmaya cesaret et.
Baskasi ne dere sapladigin; para-statu-ego savaslarinda harcadigin,
amanyakisikalirmi, toplumumuzkabuletmez, dinimizorfumuzceharamlara
mahkum ettigin bu enkaza bak. Bakabil artik.
Cesaretini sinar.
Bir yandan da, oyle guzel kurgulanmistir ki muzik, matematiksel bir
teknik en naif duygularla essiz bir deha icinde oyle ince
kesistirilmistir ki, yardim eder sana. Elinden tutar. Secimini yapmanda
yardimci olur, kaosunu duzenler biraz.
Tamam der, istedigini dusun simdi; ama nasil dusunmen, o devasa gizeme
nasil yaklasman gerektigi konusunda ipuclari verir sana. Ruhunu masaya
yatirir, kesip bicersin. Nesterini eline verir, terlediginde alnini
siler, bir bardak ferah suyunu ikiletmeden getirir. Sen ruhunda
ilerledikce gitgide yaralanirsin; hem daha derinlere inmenin itici
gucunu, hem de tum bu acinin merhemini saglar sana.
Budur klasik muzik.
Herkes dinlemez, dinleyemez, dinlemesin.
Cikan kismin ozeti budur.
3.Tum bunlardan dolayi, kimseden Fazil Say'i anlamasini beklemem. Fazil
Say da onlari anlamaz, anlamaya calisarak da degerli vaktini harcamasin
bence. Ucun besin hesaplarinin yapildigi dunyalarda Hikmet Benollara,
Selim Isiklara, Prens Miskinlere, Oblomovlara, Dmitri Karamazovlara yer
verildi, onlar anlasildi da Fazil Say mi itildi koseye?
Sadece kendi icine yolculuk yapma cesaretini gostermemis; bir de bizlere
bu yolda arac olmus bir insana, siradan bir olumlu, bu cesareti asla ve
asla gosteremeyecek denli kaypak bir organizma, hangi mantikli
argumanla gelecek?
Hangi devrik cumlesi, hangi seviyesiz aciklamasi, Chopin'in Nocturne'u kadar damga vurabilecek ki?
Valse Sentimentale'de duygulanmayan, Standchen'e gozleri yasarmayan
adamlar, bize nasil iyilikler yapabilecek; gercekten yasiyor olacaklar
mi bu bir kere bahsedilen hayati da, Fazil Say'la ilgili yorum yapma
hakkini kendilerinde bulacaklar?
Gitsin, uzaklara gitsin, sadece birbirlerini degil, kendilerini de
anlama cesaretini klasik muzikle bulabilen insanlarin diyarlarina
gitsin. Keske buralarda kalsaydi istemez myidik; ama kendi iyiligi,
kendi mutlulugu icin gitsin.
Fazil Say ceksin gitsin.
Biz de, onun eserlerine veya caldiklarina degil; soylediklerine 364 gun kafa yoran gerizekalilar surusuyle kala kalalim.
Onun yeri, burasi degil. Cikan kismin ozeti budur.
Saturday, June 9, 2012
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment