Kuaföre giden kızın gerilimi bir başka olur. Hele de öff mesela 1 hafta sonra okula döneceksen. Düşünsene bi, gittin anlattın adama, uzun uzun, işte çok kısa kesme, kaküller şuraya kadar, burası böyle kalacak dedin de dedin. Zira planlamışsın her şeyi, neresi ne kadar uzun, ne kadar kıvırcık, ne kadar kızıl ve kumral hepsi gözünün önünde belirmiş. Bir Alexa Chung, bir Agyness Deynsin adeta.
Adam sonra apayrı bir şey kesiyor. Gözlerinin önünde. Rapunzel oluyor Lezbiyen Robin. Kıvırcık oluyor adeta 5 saat fönlenmişçesine düz.
Naptın diye sorunca da bir böbürlenmeler, bir açıklamalar. Yok saçın gür senin ondan orası kıvırcık olmaz, yok buraya kadar kesseydim kötü dururdu-culuk. Hani utanıyorsun bir de saçını beğenmediğine.
Ama kötü be hocam? Yani tamam gür saça o gitmez, kıvırcık da bombeli durur, sarı renk de yaşlı gösterir de, böyle de çirkin oluyoruz? Buna çare ne? Estetik cerrahi bölümüne yatay geçişten önce sen de bize makasınla, sanatınla, altın bileziğinle azıcık malzeme verseydin, self-esteemimize bir nebze katkıda bulunsaydın be?
İşte ben bunları yaşamış bir bünye olarak o kadar geriliyorum ki kuaförler öncesi, hani David Lynch'i olsun, M. Night Shyamalan'ı olsun, Mustafa Altıoklar'ı olsun yanımda bitseler o anda, çok acılı bir senaryo yazarım onlara.
Başrolünde Alexa Chung oynasın ama benim kuaför de yardım etsin lütfen. Yani o saç kesimiyle, o hiç yanından ayırmadığı Alexa-bagiyle, o Alex Turner's other halfçiliğiyle olmaz, ekmek yiyemez benden.
Peruk mu alsam?
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment