Sunday, November 29, 2009

Wireless Alani

`Agzi sulandiracak ama doyurmayacak kadar` dedi bana yanimdaki. Ilk tepkim azili bir kahkahayi cinlatmak oldu Bilkent bahcelerinde, eger bugun Pazar olmasaydi -ki acikca soylemek gerekirse sekuler ve hatta agnostik hayatimda kimsenin bayramin ucuncu gunune gereken- gerektigi dusunulen payeyi verdigini sanmiyorum- eminim birkac acili bakis bile cekerdim. Gelin gorun ki insanlar pazarlarini evlerinde CNBC-e dizisi tekrari izleyerek veya tenis maci yaparak -tabi evlerinde degil- gecirmeyi okula gelip bir garip kizin gayet itici gulumsemesine tercih etmisler.

Hayatimizdaki her seyin miktarinin da tam da bu olcutlerde oldugunu kavramam zaman almadi, en tabula rasa mantigina ters bi bicimde, sanki bu bilgiye her zaman vakiftim ama hayatimin engebeli yollari -servise bin, okula gel, servise bin, reale git, servise bin, okula don, servise bin, eve gel- bana bir turlu bu bilginin elzem ve vahametini anlatmamisti veya da haril haril bu anin gelmesini, bu kelime obeginin soylenmesini bekliyordu.

Peki hayatimi kapsayan cesitli kavramlari terazide tarttigimda cidden de agzi sulandiracak ama asla doyurmayacak kadar olcutune denk gelmesinin birincil nedeni vahsi kapitalist dunyalarda `ask for more` ilkesiyle donanmis pepsileri bir dikiste bitirmemizden mi?
Hani tatmin olamamayi, veya da her gordugumuze agiz dolusu salya akitma dengesizligini bir garip Adam Smith'e veya ondan da garip Milton Friedman'a yukleyebilir miyiz? Kendi doyuramadigimiz benligimizin sucunu kimlere atinca geceleri daha rahat uyuyoruz ki?

Ama doyurtmuyorlar derseniz eger, tebrikler, kapitalizmin ilk ironisine hosgeldiniz. Hemen ziyaretci defterine adinizi soyadinizi ve twitter adresinizi yazin biz sizi en kisa zamanda arayarak Lady Gaga temali partilerimize davetiyenizi verecegiz.

Zira uff, hani bireyin gucu o zaman? Eger sen kendi kendini tatmin etmekten (cinsel innuendo off lutfen ciddi bir sey tartisiyoruz) acizsen, mutamadiyen baskalarina attigin suclarla egonu ve isteklerini buyutmekten baska islere yaramiyorsan hani nerede kaldi kapitalizmin herkese uygarca empoze ettigi `you can change the world` mottosu?

Demek ki bir sikinti var. Olcusunu bilemem ama radikal bi sikinti. Veya da ben institutions calismamak icin kendime yeni oyuncaklar buluyorum mutemadiyen. Zira kimi de mutludur agiz sulanmasiyla doymamaktan, ama kim mutlu ki dusunup uygulayamamaktan?

No comments:

Post a Comment