Saturday, December 12, 2009

Biz, Eşinin Doğumunu Maça Gitmeye Yeğleyen Teknik Direktör Severiz

Şu an annemlerin yatağında bi bebek uyumakta, nereden ve nasıl geldiğini biz az çok bilmekle beraber, ona belli bi yaşa kadar bunun leylekler aracılığıyla olduğunu söylemekte hiçbir beis görmeyeceğiz.
Bu kirli dünyaya getirilen bu masum insancığa da aslında dünyanın o kadar da leş bir bölge olmadığını, küçük şeylerden büyük mutluluklar çıkarabilecek mekanizmayı da kurup, çalıştırıp, pillerini uzun ömürlü Duracellerden seçebileceğini göstereceğiz.

Herhangi bir müzik grubunun yeni albümünün çıktığını öğrenince gülümseyebilecek mesela. Hemen en yakın arkadaşını arayıp paylaşabilecek, hatta abartı bir şekilde gün-saat bile sayabilir. İzni var.

Bir aktöre de saplantılı olsun mesela. Ama tırt dizi aktörü olmasın, ciddi hardcore oscar insanı olsun veya da iyice abarsın alternatif beyazperdenin starı olsun; ama olsun biri orada. Filmleri beğenilsin, DVDleri anlamsız paralar bayılınarak alınsın bulunsun köşede. Avatar yapılsın resimleri. Hunharca savunsun onu arkadaş toplantılarında.

Can dostları olsun. Ta böyle en içe işleyesice, kanaviçe formunda. Kimisi kolu kırılınca en yakın, en pahalı ve en hostesi-77-yaşında-menopoz-Dutch olan uçağa atlasın gelsin, kimisi dünyanın en egzantrik kutusunu postalasın gurbet ellere, kimisi sırf eve gitmeye üşeniyor diye onu allahın dağının yanı başındaki evine bıraksın gecenin bir körü, kimisi de savunsun onu mesela, arkadaş ortamlarında üstüne fazla gelinince. Kimisiyle arasında kimsenin anlayamadığı bi dil oluşsun, kimisi dediklerini tamamlasın, hatta bazen konuşmaya bile ihtiyaç olmasın.

Sabahları güne gülerek kalkmaya yarayacak şarkıları olsun playlistinde, komik ses kayıtları olsun cep telefonunda- aptal anıları olsun yüzünü kızartıp her defasında "hay ...." diye küfredebileceği, arada çok içsin sapıtsın, arada da içenlerin yanındaki tek ayık o olsun, herkesi düzenlemeye çalışırken ölesiye sıkılsın.

Böyle ufacık şeylerden, çok hoş bi çocuğun bi bakışından tut, Mozart'tan çorduğu kupadan kahve içimine kadar- zevk alsın. Buranın, bu yaşadığımız yerin, o kadar da kötü olmadığını, hala bazı yerlerde, bazı formlarda umudun saklanarak bize dil çıkardığını görsün. Peşinden koşsun onun kimi zaman yakalayamayacak denli yorulduğunda bile.

Kısacası bana benzesin'e dönmüş bu yazım- benzeyebilir ama can bi insan olduğumu düşünüyorum çoğu zaman. Bi de ego problemim olmasa dadımdan yinmez.
Hadi Catapult dinleyelim.

No comments:

Post a Comment