Tuesday, February 23, 2010

ArtistikEgzantrikManuelFotoğrafObjektifliFotomDaVarKızılSaçlılığı

Durumun özü şu: uyuyamıyorum.
En ufak bir gerginliği had safhalara taşıyorum, sonra da gelsin taskbar sağında 02.21 rakamları ki yarın 9.40 dersim de yok değil. (hemi de Hakan Berument ki kendisi
1.dikte ettirmenin alasını yaşayıp yaşatmasıyla
2.ders anlatırken araya kattığı anekdotların ilginç olduğunu sanmasıyla
3.takmıyorumcu havaların kendisine cool bir pozisyon yarattığını düşünmesi ve fena halde yanılmasıyla
4.tombik tombik yanaklarıyla dayı özlemi tutuşturmasıyla
5.her ders sonrası quiz yaparak zaten az gelen arayı kısaltmasıyla tanınır)

Midem de yansın yakılsın derken bari bu uyuyamama sorunsalını verimli ortamlara angaje edeyim ki, en azından laptop başında "ya Alex Turner twitter alsa ne can olurdu" minvalli geyiklerden ziyade bir Erinç Yeldan ödevi, bir Nilgün Fehim Kennedy okuması (ki kendisi
1.her ders öğrencilerin ilgisizliğinden yakınmasıyla
2.sınıfımızın nadide exchangeleri Kate ve Corrado'ya fasyel ekspresyonlarının kesif şekilde yumuşamasıyla
3.dnasını yeni nesillere aktardı mı bilinmemesine rağmen anaç olduğunun herkesçe farkındalığıyla tanınır) yapayım dedim de olmuyor.

Bir kere real wage rate index ne? Wikipedia'da bile tanımı olmayan, ekşide altına başlık açılmamış konseptten soru mu sorulur?
Benim gibi, zaten gerilimini diline vurmuş, oradan da tuşlara hunhar basım aksiyonu sayesinde Word'e geçirecek adama 1000 kelime sınırı mı getirilir?
O okumalar da 1291023891 sayfa bir yerde, onun yerine bana Murathan Mungan göz kırpıyor en cilveli haliyle -ki Alice de bi yerde öylesine kolpa ki- seçim sürecine bile girilmez ki bu iki taraf arasında. "The gecekondu mahalles is the best ones eva" diye de cümleler var arada, buna ne demeli?

Bi de istedim ki şimdi buraya böyle tropik hobilerimden, boş zamanlarımdaki ekstrem aktivitelerimden bahsedeyim ama yok (ki mesela bugün, gittim
1.Mozart'tan kahve aldım
2.Rıdvan'ı içinde Alex Turner'a benzeyen çocuğun da bulunduğu labına bıraktım
3.Cüneyt'le buluşup konseye gittim.
4.Yalan söyledim telefon ahizesine.
5.Stars'ı açıp ödevlerimin 4/15 olduğunu görünce bi an "lan?" dedim ardından 4 haftanın birikimini birer puan şeklinde açıklamayı uygun görmeyen bayan Kennedy'e selam çaktım
6.Mozart'a oturmaya kalkıştık olmadı.
7.A'da oturduk, şekersiz deterjan suyu içtim.
8.(500) Days of Summer izleyip hüzüm hüzüm hüzüldüm.
9.Kütüphaneye gittim ders çalışayım diye.
10.Ders çalışamadım)
Bu ne ya, bu ne biçim bi hayat? Nerede benim pazen elbisem, Düş Sokağı Sakinleri kasedim, manuel fotoğrafım, Bukowski kitabım, çizim defterim- gavurların sketchpad dediğinden-, Japonca kursum, Sanskritçe bilgim, Godard filmlerim, kıvırcık saçlı erkek arkadaşlarım, 3.50 altı gpaim?

Olmuyor bohem falan bunlar çok uzak kavramlar bana.
Hayır yarın 3 saat üst üste Fatma Taşkın (ki kendisi
1.ders sürelerini 50 değil 72 dakika olarak tanımlamasıyla
2.iPhone'unu yanına almadığı her an, ömründen biraz zaman kısalacakmış düşüncesini hayatına ilke edinmesiyle
3.öğle tatillerine lab koyup, aç bilaç, kan revan öğrenci profilinin okul popülasyonuna oranını artırmasıyla
4.her ders anket adı altında dağıttığı yüzbinmilyontomarkağıt ile interaktif hoca mesajını vermeye çalışmasıyla tanınır)
çekecek olan insandan ne sanatsallığı ne bohemliği?

Tetris oynayıp ödeve başlayayım bari.

No comments:

Post a Comment