"The issue has been a widely-debated subject within the growing awareness of human sexuality" diye başlamama ramak kalmış GRE-TOEFL çalışmaya çalışmacı; ama bir yandan da 5 tane 400 kodlu dersimle ortamların tozunu attırdığım şu üssel zamanlarda (inanmayan Refet hocaya danışabilir; veya da benim hayalimdekine- preferably the latter) son zamanlardaki blog yazılarıma ilişkin yaşanan birkaç sıkıntıyı dile getirmek boynumun borcuydu- ki tahmin ettiğimden daha çok okurum olduğunu görmek sevindirici olsa da; artan ilgiyle birlikte artan eleştirilerin de geldiğini görmek üzücü.
O yüzden belli açıklamaları yapmanın zamanı geldi. (Ödülünü vermek üzere her allahın günü mecliste açıklama yapan MHPli Oktay Vural'ı Yaşam Boyu Başarı Ödülünü almak üzere davet ediyoruz)
INTRODUCTION TO AŞK VS. HOŞLANMA 101
(Yarın Cosmopolitan'daki ilk iş günüm olduğu için sorun olmuyor. Sigortası da var. Sodexhosu da. Öğlen de Ayşelerle yemekteyiz ciciş)
Linkin Park'ın bi şarkısından "hoşlanılır". "Of abi, adamlar iyi yapmış" dersin, iPoduna alırsın, günde 56 kere de dinlersin; ama birine "Linkin Park mı? Aşığım" dedin mi, bi sigit kardeşim Namık Kemal Zeybek Anadolu Lisesi diplomaları parayla mı verdi cahil cühelayla zaman öldürüyoruz tepkisini alman çok normaldir.
Ama diyelim ki bi arkadaş "Nick Drake'e aşık olabilirim" dediği zaman hangimiz yadırgadık onu? Hangimiz bi daha yolda görünce telefonla oynuyomuş gibi yapıp "üff hiç selam veremicem bugün" tadını yakaladık ilişkimizde? Hangimiz "şunu tanıyor musun" sorusuna "haa ama "Mala bak lan" diyen varsa burayı okumasın lütfen. (çünkü baya kişi okuduğu için doğal seleksiyon yoluyla enbigüzel okuyucuları seçiyorum)
Bi de hoşlanmak Linkin Park dinlemek gibi cidden; genelde baktığınızda eleştirecek, beğenmeyecek bin tane yön görüyosunuz, ama bi şarkısı da can gibi oluyor, o şarkıyı günde 56 kere dinleyebiliyorsunuz. Bi süre sonra şarkı sıkmaya başlıyor, başka şarkılar çıkıyor; soğuyabiliyorsunuz ondan. Zaten belli bir süre sonra "uff aptal gibi dinlemişim şu şarkıyı ya" diyip gülünç kaynağı bile yaratabiliyorsunuz üzerinden. (Jojoba için Ricky Martin'li ilkokul günleri)
Aşık olmak öyle değil; direk mantığın bir kervan olup Orta Avrupa'ya kavimler göçmesi. "Ya o da Nick Drake dinliyomuş" bi aşk başlangıcı; ama mesela "off ne güzel koymuş ünlem işaretlerini oraya" diye beyanlarınız varsa, ve üstüne üstlük arkadaş çevresinde ünlem işaretini sıklıkla kullanan bir dosta "10 günde Ünlem İşareti Bıraktırma Kursu" önermişliğiniz biliniyorsa bu aşk olabilir. Veya bi başkası söylediğinde "vayt çok espritüelsin be gülmekten gözlerimden yaş geldi (ironik)"; ama o söylediğinde "vayt çok espritüelsin be gülmekten gözlerimden yaş geldi (ironik değil)" tepkisi varsa belli başlı şakalara, goodbye rationality welcome L-is for the way you look at me.
Hoşlanmak tırt. Aşık olunca afal. Linkin Park'ı herkes biliyor zaten; peki ya Nick Drake? O sizde aşırı göz yaşarmasına müteakip olgun ve derin bir dinginlik yaratınca; gerçekten herkesle paylaşmak ister misiniz Nick Drake'i? Biri Stephen Hawking modunda kendi galaksinizin tüm kara deliklerini adıyla koymuş gibi bulup çıkarırken; onun varlığını sırf notunuzu çektirebilmek için yanınıza oturan çocukla; veya içten içe "uff bu nerden bulmuş ki bunu, hiç de güzel değil bence" diye çekememezlik değerlendirmesini A+ ile geçen kızla? (Okula da A+ uygulamasını kim koyduysa ona bi çift lafım olacak)
Kimi zaman en yakın arkadaşınız bile hayalkırıklığına uğratamaz mı, sizi alıp götürene "eh fena değil" beyanı vererek? Veya kendi problemlerinde o kadar boğulmuştur ki; fark bile etmez sizdeki değişimi. Olabiliyor böyle şeyler.
İşte belki de bu yüzden ben birinden hoşlanınca söylerim; beis görmem bunda. Nedir ki yani; paylaşımcı bi karakterim var. Linkin Park'ı herkes bilsin nolacak ki. Hah yine afişe etmem, facebook walluna "cnmss chok dadlusun xD" yazmam da; bilinir yani az çok.
Ama aşık olmak denince orada bi kaldığımı fark ettim. Mesela soruyolar "kim ya tanıyo muyuz neyin nesi adı ne?" diye; böyle hemen hıkmık oluyorum. İsmini bile söyleyemedim; ki yani Orçunsu veya Güllabi de değil, gayet yaygın bi erkek ismi.
Sanki herkese anlatırsam büyüsü kaçacakmış gibi.
En tırt zamanda aklıma gelerek yüzüme gülücük kondurabilen biri lakayt bi ağızda "ee seninki napıyo bakalım?" olmasın. Onu sosyal bi çevreye kabul ettirmeye çalışmak istemiyorum. Ne bileyim, mesela bi davranışı bi başkasının aklında "mıyk salağa bak" diye yeniden şekillenmesin. Benim için tarifsiz önem taşıyan detaylar bir başkası kaşlarını kaldırıp hmmlasın diye oluşmadı. Veya da aramızda önemi olan bi şarkıya "eh fena değilmiş" yorumu çok sevindirmez beni.
Eğer bu bi ikili ilişkiyse; bırak sadece ikimiz olalım, demişti zamanında biri bana. Şimdi ne kadar haklı olduğunu anlıyorum aslında.
Herkes benim kadar heyecanlı da olsun istemiyorum; isteseler olamazlar zaten. O yüzden en mantıklısı paylaşmamak.
Nedenim basitçe bu; ne anlamsız bir inziva isteğinden ne de kişisel kin tutanaklarından. Bu yüzden doğru düzgün kimseye anlatmadan öylece geçiştirdim; bu yüzden bi tavsiye almak istediysem bile bin dereden binaltıyüzelli kova su getirerek sordum. Bu yüzden hayatımdaki en önemli şeyi saçma bir geyik malzemesiymişçesine anlattığım -böylece aklım sıra kontrolümü tekrar ele geçirebileceğimi sandığım- girdiden resmen tiksinip onu sildim.
Çünkü istiyorum ki sadece o olsun, bi de ben. O bol ünlemli cümleler kursun, Nick Drake çalsın; o yaygın ismini telaffuz ederken bile kalbim çarpsın.
Bir yerlerde dünya hâlâ dönüyor olabilir, umrumda değil.
ps: Başlığımdaki ince anlamı bulana hediye almayı planlıyorum. 30-100 tl arası.Çok da abartmayın gençler, öğrenci bütçesi.
Monday, October 11, 2010
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment